28 Aralık 2015

Plastik Cerrahi ve KBB Tartışmasında Söz Plastik Cerrahlarda

KBB uzmanlarının, burun estetiği gibi operasyonlarına karşı Türk Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Derneği itiraz etmiş, ardından bir KBB uzmanı da bu duruma açıklık getirmişti. Dernek bir açıklama daha yaptı.

Tartşmanın öncesi için:

Plastik cerrahlardan estetisyen, KBB uzmanı ve diş hekimlerine uyarı: İşimize karışmayın!

KBB Uzmanından Cevap: Neden Yüz Plastik Cerrahisi Ameliyatlarını Yapıyorum?

TÜRK PLASTİK REKONSTRÜKTİF VE ESTETİK CERRAHİ DERNEĞİ’NİN YANITI

Tıp Mesleklerinde Sınır Aşımı ve İhlalleri Üzerine…

Uzmanlık alanlarında sadece alınan eğitimin yetkilendirdiği işlerin yapılması gerekir ve aranır. Sınır, alınan eğitimin çerçevesiyle belirlenir. Bir alanda uzmanlığını alan bir hekim, en basit anlamda, aldığı eğitimi uygulayan kişi olmakla beraber, uygulamada çakışan alanlarda bazı sınır aşımı ve ihlalleriyle artan sıklıkla karşılaşılmaktadır.

Uzmanlık tanımı ve sınırları ile ilgili kanun,1928 yılından beri geçerli olan tek referans noktasıdır. Bu gri alanlarda uygulamayı kimin yapması gerektiği, Uzmanlık dallarının eğitim müfredatları ve bu müfredatlara göre uzmanlık dallarının temel uygulama alanları ile görev ve yetkilerinin çerçevesi konusu, 2011 yılında yasaya eklenen Ek 14. Maddenin 3. Fıkrası uyarınca, Tıpta Uzmanlık Kurulunca belirlenmektedir. Bu kurul, Tıpta Uzmanlık Kurulu Müfredat Oluşturma Sistemi (TUKMOS) uzmanlık alt kurulları aracılığıyla müfredatları belirlemekte, çapraz değerlendirme ile müfredatların son hali verilmektedir. Bu süreç en az 5 yıldır devam etmekte, ve haliyle çok yavaş ilerlemektedir.

Bilindiği üzere 1219 sayılı Yasa’nın 8. maddesinde hekimlerin genel olarak hastalıkları tedavi yetkisi bulunduğu belirtildikten sonra, herhangi bir tıp dalında uzman olmak ve bu unvanı kullanma hakkını elde etmek için uzmanlık belgesine sahip olmanın zorunlu olduğu belirtilmiştir. Aynı Kanun’un 10. Maddesine göre, uzmanlık belgesi olmayan bir hekimin, uzman unvanını veya gerçek olmayan başkaca sıfatları kullanması ve duyurması yasaktır.

Uzmanlık belgesine sahip olmanın koşullarının belirlendiği Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Yönetmeliği’nin 3/r maddesinde Uzman: “Çizelgelerde yer alan dallardan birinde uzmanlık eğitimini tamamlayarak o dalda sanatını uygulama hakkı ve uzmanlık unvanını kullanma yetkisi kazanmış olanları” şeklinde tanımlanmıştır. Yönetmeliğin 27. Maddesine göre, Yönetmelik hükümlerine göre uzmanlık belgesi almayanlar, hiçbir yerde ve şekilde uzmanlık unvan ve yetkisini kullanamazlar. 1219 sayılı Yasa’nın 27. Maddesinde Yasanın 10. Maddesine aykırı davrananlara yüz Türk Lirasından bin Türk Lirasına kadar idarî para cezası verileceği düzenlenmiştir. İlgili yaptırımı uygulamakla da Sağlık Bakanlığı yetkili kılınmıştır.

Öte yandan, tıpta uzmanlık eğitimi verme yetkisine sahip olmayan kuruluşların tıbbın belli bir alanında mesleki yetki kullanımına olanak verecek “uzmanlık eğitimi ya da sertifika eğitimi vb” eğitimleri, kursları düzenlemesi ve sonucunda sertifika düzenleyip vermesi hukuken olanaklı değildir.

1219 sayılı Yasa’ya ekli tıpta uzmanlık alanlarının düzenlendiği Ek 1 sayılı çizelgede “Baş-boyun cerrahisi” ya da “fasiyal plastik cerrahi” şeklinde bir uzmanlık alanına yer verilmemiştir.

Peki, bu mevzuata ve kurallara rağmen, tıp mesleklerinde sınır ihlalleri neden oluyor? Son yıllarda uzmanlık alanları arasında çakışan alanlarla ilgili neden daha çok  gürültü çıkıyor? Bunun sebeplerini ve kolaylaştırıcı unsurlarını şöyle özetleyebiliriz:

Sınır ihlalleri ile ilgili en önemli motivasyon kaynakları; popüler olma, ve ekonomik rant arayışı olarak gözükmektedir. Sıkışan, daralan ve kendini tekrarlayan mesleki uygulamalarda merkezde yer bulamayan, sınırlara itilen yeni kuşaklar, yurtdışından emsal alınan ve örneklenen yanlış uygulamalarla başka uzmanlık alanlarının faaliyet alanlarına girebilmektedirler. Bu durum sadece birçok uzmanlık alanı için geçerlidir. 

Tüm bu özelliklere ulaşmak için en sık kullanılan enstrüman hırs, çalışma alanı ise sınır ihlalleridir. Yurt dışından kopyalanan örnekler maalesef, ülkemiz ve etik gerekliliklere uymamakla beraber, içi boşaltılan ve güncellenemeyen “yetersiz tanım ve kavramlar” nedeniyle kendilerine çalışma alanı bulabilmektedirler. Ekonomik getirisi olmayan bir alanda sınır ihlallerine rastlanmaması gerçeği, yapılan ihlallerin gerekçesinin de açık, somut bir belgesidir. Bunlara ek olarak adli, idari, hukuki ve bürokratik denetim ve otokontrol mekanizmalarındaki zaaflar ve hastaların hekimin yeterliliğinin arka planını araştırmadan, ruhsat sorgulamadan, en az maliyete dönük karar vermesi de eklenince, bu sorun zaman içinde oldukça büyümüştür.

Konuyu bu noktada 2 açıdan değerlendirmek gerekir. Birincisi, eğitimini aldığı konuda uygulamalar yapan, bedel ödeyen, zaman harcayan, emek, ter döken kişilerin  kazanılmış haklarına olan ihlaller; ikincisi buna alet edilen kişilerin yani hastaların mağduriyetleri… İkinci seçenek, kendisi uzman olmadığı halde, ruhsatlı gösteren kişilerin eksik ve yetersiz eğitimleri nedeniyle neden olabilecekleri zarar ve kusurlar anlamında son derece büyük bir tehlikeyi de potansiyel olarak taşımaktadır.

Uzman(lık), herhangi bir konuda eğitim almanın bir adım ötesinde uygulama yaparken öngörülemeyen bir koşul, hal veya durumla karşılaşıldığında bu acil durum karşısında kendilerinden beklenen donanım ve birikimi yansıtan yaklaşım yeterliliği anlamını taşır. Bu eksik bırakıldığında yapılan bir hizmetin uzman işi olarak değerlendirilmesi mümkün olamamakta ve belki konumuz sağlık uygulamaları olduğu için de hasta kaybedilmekte veya sakat kalabilmektedir.

“Ünvanına Sahip Çık”...

14.04.2015 tarihinde multidisipliner olarak düzenlenen “Tıp Mesleklerinde Sınır İhlalleri” başlıklı çalıştayın sonuç bildirgesinde vurgulanan noktalar şöyle:

  1. Cerrahide çakışan alan uygulamalarında mutlaka önce hasta yararı ön planda tutulmalıdır.
  2. Sağlık Bakanlığı tarafından verilmiş uzmanlık diploması olmaksızın ve sahip olduğu uzmanlık alanı için tanımlanmış müfredatın dışında yapılan uygulamalar, hasta güvenliği açısından yasal, etik açıdan uygun değildirler.
  3. Çakışan cerrahi alanlar içerisinde Plastik Cerrahi ilk akla gelenlerdendir. Bunun nedeni, Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Eğitim Programında yer alan konuların çok geniş bir spektrum içerisinde olmasıdır.
  4. Plastik Rekonstrüktif ve Estetik cerrahi ve diğer cerrahi alanlardan hekimler, birçok kurumda iş birliği içinde ve hasta yararına olacak şekilde çalışmaktadır. Ancak, bazı yerlerde aynı konuyla ilgilenen cerrahların kişisel hırsları uzlaşıyı imkânsız kılmaktadır.
  5. Ameliyat veya invaziv girişimler mutlaka “alanın müfredatında” yazılı olmalıdır. Ancak her isteyen de “bunu ben yaparım” diye kendi müfredatına kolayca yaz(dır)amamalıdır.
  6. Bir cerrahi veya invaziv girişimi, müfredatında bu organın cerrahisi bulunan ve komplikasyonları ile baş edebilecek olan, komplikasyon oranı düşük olan Anabilim veya Bilim dalları yapmalıdır.
  7. Kulak Burun ve Boğaz uzmanı hekimleri kendilerini “yüz plastik cerrahı”, "plastik cerrah" "fasiyal plastik cerrah", "estetik cerrah",  “baş boyun cerrahı” şeklinde tanıtmaktadırlar. Oysa Uzmanlık belgesine sahip olmanın koşullarının belirlendiği Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Yönetmeliği’nin hükümlerine göre bu konuda uzmanlık belgesi almayanlar, hiçbir yerde ve şekilde uzmanlık unvan ve yetkisini kullanamazlar diye yazmaktadır. Ayrıca gerçek olmayan başkaca sıfatları kullanma ve duyurmaları yasaktır denmektedir.
  8. Yeni alan yaratmaya çalışan bu hekimlerin vermek istedikleri hizmeti zaten Plastik Cerrahlar vermektedir. Ayrıca bu hekimler, unvan olarak Plastik Cerrahinin adını kullanmaktadırlar. Bu unvanın kullanılma hakkı plastik cerrahlara aittir. Haksız ve hukuksuz bir uygulama yapılmaktadır.
  9. Uzmanlık eğitim alanlarımız ve isimleri bellidir. Son zamanlarda yeni dernekler kurulmakta ve bunlar daha sonra alan adı olarak kabul ettirilmeye çalışılmaktadır. Derneklerin isimleri de yıllardır yasal olarak çalışan dernekler ve/veya alanlar ile çakışmaktadır. Böyle alan ve derneklerin çoğuna gerçekte ihtiyaç da yoktur.
  10. Diş Hekimlerinin “Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi” unvanı yerine “Oral Maksillofasiyal Cerrahi” unvanı kullanması da, hem bilimsel hem de hukuksal olarak doğru değildir. Böylece diş hekimleri uzmanı olmadıkları bir alanda uzman izlenimi yaratmakta, yüz bölgesine yönelik girişimlerde bulunması, internet ortamında bu işlemlere ilişkin reklamlar yapması, konu hakkında bilgisi olmayan hastaları yanıltmaktadırlar.
  11. 1219 sayılı Tababet Ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunun 1. Maddesi “tababet icra ve her hangi surette olursa olsun hasta tedavi edebilmek için tıp fakültesinden diploma sahibi olmak şarttır.” demektedir. 25. maddede de “Diploması olmadığı hâlde, menfaat temin etmek amacına yönelik olmasa bile, hasta tedavi eden veya tabip unvanını takınan şahıs iki yıldan beş yıla kadar hapis ve bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.” hükmünü koyarak bu konuyu tartışılmaz hale getirmiştir.
  12. Aynı Yasanın 3. maddesinde tıp diploması ve uzmanlık belgesine sahip olmayan kişilerin cerrahi müdahale yapamayacağı, 8.maddesinde ise Yasada belirtilen vasıfları taşıyanların genel olarak hastalıkları tedavi etme hakkı olduğu, ancak herhangi bir branşta uzman olmak ve o unvanı ilan edebilmek için uzmanlık belgesine sahip olmak gerekeceği belirtilerek hekimlerin genel olarak hastalıkları tedavi etme yetkisi olsa da bir uzmanlık alanına giren tıbbi uygulamaların ancak o alanda uzman olan hekimlerce yapılabileceği ifade edilmiştir. Bunun tek istisnası acil durumlardır.

Sonuç olarak, sınır ihlali ve unvan gaspı bir etik ihlal sorunudur. Etik duyarlılık sahibi tüm meslektaşlarımızın, meslek ve çalışma etiği kriterlerini, belirleme, benimseme, işletme, yansıtma, koruma ve aktarma sorumlulukları olmalıdır. Sağlık Bakanlığı ilgili birim ve yetkilileri, koruyucu hekimlik uygulamaları ve görev standartları adına bu işlevlerini yerine getirmeli, adı geçen ve sayıları giderek artan estetik uygulamaların gerçekleştirildiği bu merkezleri uygulayıcı yeterliliği ve diplomaları anlamında daha sık kontrol etmeli ve gerekirse caydırıcı nitelikte önlem almalıdır. Yasa düzenleyiciler, denetçiler ve en önemlisi tek tek birer değer olarak tüm sağlık çalışanları, etik ve moral duyarlılıklar adına kendi ve diğer uzmanlık alanlarının sınırlarına, çalışma alanlarına, sorumluluklarına, hak ve kazanımlarına saygı duyarak sahip çıkmalıdırlar.

Saygılarımızla,

Türk Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Derneği Yönetim Kurulu